Kırşehir Mitinginde konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Yapılan operasyon barışa, umuda saldırıdır; Bahçeli’nin ‘bitsin’ demesine karşı meydan okumadır.” dedi.
KIRŞEHİR (İGFA) – CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kırşehir’de gerçekleştirilen Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingine katıldı. Burada konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Ana vatanımsın, baba yurdumsun ozanlar diyarı, şirin Kırşehir. Uzak kaldım gurbet elde derdimsin, hasretin bağrımda, derin Kırşehir. Kimi engin, kimi yüksek evlerine, kimi fakir, kimi zengin beylerine, kazaların, nahiyelerin, köylerine gönlümün içinde yerin Kırşehir… Bozkırın tezenesi Neşet Ertaş’ın sazına, Muharrem Ertaş’ın türküsüne, Uğur Mumcu’nun kalemine, Atatürk’ün, ‘Anadolu’nun en büyük hazinesi’ dediği, Kurtuluş Savaşında her şeyini ortaya koyan güzel Kırşehir’e selam olsun. Ahiliğin başkenti, kardeşliğin ocağı şirin Kırşehir’i, eli helal, sözü mert, gönlü açık Kırşehir’i, kardeşliğin türküsünü yüzyıllardır hep birlikte, hep bir ağızdan söyleyen Kırşehir’i selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz. Her çarşamba İstanbul’da bir ilçede, her hafta sonu Anadolu’da bir şehirde, adaletsizliğe karşı, haksızlığa karşı, seçtiklerimize sahip çıkmak, irademize sahip çıkmak için Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten emanet Cumhuriyet’e, demokrasiye, sandığa sahip çıkmak için meydanları dolduruyoruz. Bu meydanların dolacağına inanmayanlar, ‘Yazın miting mi olur, yazın ortasında kalabalık mı olur?’ diyenler artık görüyorlar ki biz buralara miting yapmaya değil, Türkiye için eylem yapmaya geliyoruz” dedi. Özel, şunları söyledi:
“BİZ KIRŞEHİR’E, KIRŞEHİR DE BİZE YABANCI DEĞİL”
“Hafızaları tazeleyelim, nerede olduğumuzu bilelim. Burası Kırşehir. Burası 1954 seçimlerinde Osman Bölükbaşı iktidara karşı dört milletvekilinin dördünü de kazandığında cezalandırılan, ilçe yapılan, bir başka ile bağlanan ve iradesine kafa tutulan bir şehirdir. Ama Kırşehir, tüm Türkiye’ye göstermiştir ki irade milletindir, millet ne derse o olur. 2019’da Kırşehir’i kazandığımızda herkes şaşırdı. Oysaki biz Kırşehir’e, Kırşehir bize yabancı değildi. 1973’te, 1977’de, 1989’da burayı kazandık. Kırşehir’de kente dokunan, iz bırakan ne varsa Kırşehir’deki Cumhuriyet Halk Partili Belediye Başkanlarının eseridir. Ama şunu söyleyelim. Hangi partiden olursa olsun, değil mi ya? Bu milletin oylarıyla, sizin oylarınızla seçilmiş, Kırşehir için taş üstüne taş koyandan, Kırşehir’e emek verenden, hangi siyasetten olursa olsun hepsinden Allah razı olsun. Sonra 2019’da doğru bir adayla, Kırşehir’in bir evladıyla, duruşuyla, sevgisiyle, şivesiyle sizden olan, Selahattin Başkanımızı sizlere emanet ettik. Yüzde 44 ile göreve geldi. 5 yıl arı gibi çalıştı, sağlığını hiçe saydı, bir yandan hastalıkla boğuştu ama bir yandan sizin için çalıştı. Bu dönem siz onu yüzde 53 rekor oyla seçtiniz. Size minnettarım, başkanıma minnettarım. Elbette başkanın en zor zamanında partinin birlik, beraberlik içinde, onun arkasında durması gerektiği zaman inisiyatif alan, görevi kabul eden, sahip çıkan, değerli kardeşim, meslektaşım Şeref Baran Genç’e teşekkür ediyorum. Onunla omuz omuza Meclis’te hep birlikte çalıştığım çalışkan Metin İlhan’a teşekkür ediyorum.”
“MİLLETLE İNATLAŞMANIN SONU BUDUR”
“Biz kazanıyoruz, kaybediyoruz ama öyle ya padişahlıktan gelen bir düzenden Cumhuriyet’e geçmişiz. ‘Milli irade’ demişiz. ‘Hâkimiyet kayıtsız, şartsız milletindir’ demişiz. İşte o vakit millet ne derse o olur. 47 yıl Türkiye’de birinci parti olamadık. Suçu başkasına atmadık. Başka yollara sapmadık, darbeden, muhtıradan medet ummadık. Ne zamanki bu iktidara karşı bile darbeye kalkıştılar, ‘Sandık ne derse o olur. Fırsatçılık yok, darbenin karşısında, milletin seçtiğinin arkasındayız’ dedik. Bizim 47 yıl sonunda sizler sayesinde, milletimiz sayesinde, sizlerin takdiriyle 47 yıllık özlemimiz, 31 Mart günü sona erdi. Artık kurulduğu gün gibi o gün de bugün de Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisi oldu. Ama maalesef bizim 47 yıl gösterdiğimiz sabrı, demokrasiye inancı, birileri 47 ay gösterecekti. Cumhurbaşkanlığı seçim takvimine 47 ay vardı, bırakın 47 ay, 47 gün bile dayanamadılar. Çünkü onlar demokrasiyi işlerine gelince binilecek, işlerine gelince inilecek bir tren, bir tramvay diye gördüler. Milletin seçtiğine, biraz önce mektubunu dinlediğiniz, 3 kez üst üste İstanbul’u kazanan ve siz takdir ederseniz Türkiye’nin bundan sonraki Cumhurbaşkanı Ekrem İmamoğlu’na darbeye giriştiler. Tayyip Bey’e buradan sesleneyim, Kırşehir’deyiz, Kırşehir’de Anadolu’nun ortasındayız. Yazın ortasındayız. Koca bir meydan ‘istifa’ diye inliyor. 23 yılın sonunda birçok seçim kazanılmış. Bu meydanlar sizin için dolmuş. Bu şehir günü gelmiş seni de bağrına basmış ama şimdi bu şehir başka bir tercihte bulunmuş. İstanbul başka bir tercihte bulunmuş, Türkiye başka bir tercihte bulunmuş. Tarihe yıllarca iktidarda kalmış birisi olarak geçmek varken, darbeci olarak geçmek, milletle inatlaşarak geçmek, siyasi hayatın sonuna bir darbenin başı olarak geçmenin sonu budur işte. Meydan ‘istifa, istifa’ diye inliyor.”
“BU UTANCI TÜRKİYE’YE YAŞATMAYIN”
“Buradan, Kırşehir’den, Kırşehir’deki AK Partililere, Kırşehir’in AK Gençliği’ne, Türkiye’deki AK Parti’nin gençlik kollarına sesleniyorum. Siyaset fena halde futbola benzetiliyor. Yıllarca Genel Başkanınızla, reisinizle top oynadık. Kazandı. Biz de saygı duyduk. O yönetti, siz de o partideydiniz. Son maçı yıllar sonra büyük bir farkla biz kazandık. Her seferinde siz kazandığınızda bunun keyfini çatarken, keyfini sürerken, bu sefer biz kazandık. Reisiniz, Genel Başkanınız topu almış, koltuğunun altına koymuş eve doğru gidiyor. Soruyorsun, ‘Ben kaybettim, topu keseceğim’ diyor. Soruyorsun, ‘Daha maç yok’ diyor, ‘Sahayı kapattım’ diyor. Bu hem kendisinin yaptığı bir ayıptır ama bu AK Parti’nin gençlik kollarına da AK Parti’deki siyasetçilere karşı da bir güvensizliktir. Şunu deyin, deyin ki ‘Reis’ deyin, ‘Genel Başkanım’ deyin, ‘Olabilir, kaybettiniz, yaşlandınız, yoruldunuz. Ama topu kesmeyin, verin biz maça çıkacağız’ deyin. AK Parti’nin gençleri, belki bu seçimi kaybedersiniz. Belki bundan sonra birkaç seçim kaybedersiniz. Ama tarihe kazanınca oynayan, kaybedince topu alıp kaçan, topu kesenler olarak geçmezsiniz. Bu utancı Türkiye’ye yaşatmayın. Var mısınız, çıkın karşımıza. Korkakların partisi, hazımsızların partisi, oyunbozanların partisi olarak tarihe geçecekseniz, reisin peşinden gidin. Yok, gerçekten siz siyaset yapacaksanız, topu alın elinden, gelin sahaya. Hodri meydan. Kim kazanacak millet karar versin. Değerli Kırşehirliler sizlerin huzurunda bir kez daha başkanıma yürekten teşekkür ediyorum. Şöyle bir baktım, marifet iltifata tabiidir ama iltifat etmeyeceğim. Buradan canlı yayında bütün Türkiye izlerken, karşı otobüsün üstü basın emekçileriyle doluyken Selahattin Başkan’ın 6,5 yılda 350 bin ton asfalt serdiğini, 800 bin metrekare zemin kapladığını, tam 29 bin metre asbestli boruları yenilediğini, 18 bin 500 metre yağmur suyu hattı döşediğini, dört dev yeni kuyuyla Kırşehir’in su sorununu neredeyse çözdüğünü, 39 yeni parkla 300 bin metrekare yeşil alan oluşturduğunu, engelliler için 3 farklı tesiste övülmeye değer, gerçekten takdire şayan hizmet veren 3 tesiste onları ağırladığını, Kırşehir’e dört taziye ve kültür evi kazandırdığını, 3 bin sokak hayvanını kısırlaştırıp, 800’nü sahiplendirdiğini gördük ve takdir ettik. Yürekten alkışlıyoruz.”
“İŞSİZLİK EN BÜYÜK DERT, GENÇLERE SÖZ VERİYORUZ”
“Şimdi gelelim Kırşehir’in çözülemeyen sorunlarına. Belediyenin elinde olsa çözülecek ama genel iktidarın çözmediği, inşallah Cumhuriyet Halk Partisi’nin hızla çözeceği sorunlarına. En büyük dert işsizlik. Türkiye’de de öyle ama Kırşehir’de 20 binin üzerinde işsiz genç var. En dar tanımıyla, TÜİK tanımıyla işsizlik Türkiye’de yüzde 8,7. Kırşehir’de 9,2. Geniş tanımlı işsizlik tarihin zirvesinde, yüzde 33’te. Maalesef Türkiye’deki işsiz sayısı 13,5 milyon, Avrupa Birliği’ne tabii 27 ülkedeki toplam işsiz sayısı 13 milyon. Biz ‘Avrupa Birliği’ne girelim’ deyince, biz ‘Türkiye’de yeni bir sayfa açalım’ deyince işte bunun için söylüyoruz. Avrupa’da ev genci denilen yani ne işte, ne eğitimde, ne istihdamda olan ev gençlerinin oranı yüzde 6’ya çıkınca Avrupalı ne yapacağını şaşırıyor. Rahatsız oluyor. Bu rakam Türkiye’de yüzde 35 noktasına gelmiş durumda. Onun için buradan tüm gençlerimize söz veriyoruz. Bu iktidar değişecek. Yasaksız Türkiye, vizesiz Avrupa gelecek.”
“ÇİFTÇİ VE BESİCİ ZORDA, DESTEK BEKLİYOR”
“Kırşehir’in geçimi tarım ve hayvancılıkta. Üretim maliyetleri arttı. Çiftçiyi önce don vurdu, sonra kuraklık vurdu. Dondaki zararlar halen karşılanmadı. İnatla karşılanmıyor. Kuraklık yüzünden mercimekte, nohutta hasat yapılamadı. Buğdayda ve arpada büyük kayıplar var. Hal böyle olunca kentin ekonomisi perişan durumda ve çok büyük bir riskle karşıyayız. Çiftçinin ortalama yaşı 58 olmuş. Erdoğan geldiğinde ortalama çiftçi yaşı 35’ti. Bugün 58. Çiftçilik yapan 3 gençten ikisi ‘Seneye asgari ücretli bir iş bulursam çiftçiliği bırakacağım’ diyor. Devir, pandemiden sonra tarımın önemini, kendine yeten bir tarım ülkesi olmanın önemini bu kadar ortaya çıkarmışken, çiftçilerimizin bu kadar yaşlanması, gençlerin toprağa bu kadar küsmesi önümüzdeki en büyük tehlikedir. Bu ülkede herkes maalesef kendine göre bir beka tanımı yapıyor. Vallahi beka meselesi dünyanın büyük güçlerinin gelmesi, istila etmesi, işgal yapmasıysa 100 sene önce biz onu gördük ve Türküyle Kürdüyle, Lazıyla Çerkesiyle, Alevisiyle Sünnisiyle beka sorunu olunca ne yapacağımızı gösterdik. Evelallah yine gösteririz. Ama esas beka sorunu, yabancı ülkelerin Türkiye’de hayal kurması değil; esas beka sorunu, bu ülkenin gençlerinin dünyanın diğer ülkelerinde hayal kurmasıdır. Bunun için bu ülkenin gençlerini, Kırşehir’in gencini Kırşehir’de, Türkiye’de; Türkiye’nin gencini Türkiye’de, dünyanın bütün gençlerini Türkiye’de hayal kurduracak bir yeni Cumhuriyet atılımına, ikinci bir aydınlanma devrimine, büyük bir sanayileşmeye, çağdaşlaşmaya, kalkınmaya ihtiyaç var. Bunu yapacak olan parti yine 100 yıl sonra Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Buradan bir an önce çiftçiye dekar başı telafi ödemesi yapılması gerektiğinin, banka borçlarının faizlerinin silinmesinin, ana paranın faizsiz taksitlere bölünmesinin, çiftçilere yeniden ekip biçebilmeleri için faizsiz, uzun vadeli kredilerin verilmesi gerektiğinin bir kez daha altını çiziyoruz. Ayrıca Kırşehir’de, Ardahan’da, Kars’ta, Van’da, Erzurum’da, Erzincan’da… Türkiye’de hayvancılığın bu sene büyük bir şap hastalığı sorunu var. Bu konu Kırşehir’i en derinden yaralayan konulardan bir tanesi. Hayvanlar ya öldü, ya can çekişiyor. Aşılama etkisiz ve yetersiz kaldı. Et ve süt üretiminde 4 milyar dolarlık bir kayıpla karşı karşıyayız. Ölen hayvanların tespitlerinin yapılması lazım. Hayvan başı desteklerin verilmesi lazım. Bu hastalıkla etkin mücadele edilmesi ve şap vuran bölgelerin; Kırşehir ve biraz önce saydığım şehirler başta olmak üzere afet bölgesi olarak ilan edilmesi gerekiyor. Buradan Erdoğan’a sesleniyorum. Yukarıdan bakıp, sırça köşklerde oturup, insanları karınca gibi görüp, onların ezilmesine sessiz kalamazsın. Karıncanın kardeşi var. Onun da adı; Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Ayrıca Köydes ödeneğinde son sıralarda olduğundan Kırşehir’in bu tepkisini buradan bir kez daha ifade ediyoruz. Yol ve içme suyunda yaşanan sorunların, köylerin sorunlarının hızla çözülmesi gerekir. Kırşehir – Çiçekdağı duble yolunun tamamlanması, hızlı trenin bir an önce gelmesi, Organize Sanayi Bölgesi’nin hızla ilerlemesi gerekir.”
“PERİŞAN ETTİKLERİ KAMU GÖREVLİLERİNE SAHİP ÇIKACAĞIZ”
“Öncelikle koştu, gitti. Bu giden kim biliyor musunuz? Pandemide hepimizin eve girmişken, ‘Eyvah ne olacak? Teker teker herkes ölecek mi?’ derken, kendi canını hiçe sayıp hepimiz için mücadele eden sağlık emekçileri vardı. Tayyip Bey dedi ki ‘Hakkınızı ödenmez.’ Haklarını ödemedi hakikaten, sözünü tuttu. Biz bütün Türkiye’deki bütün sağlık emekçilerini yürekten bir alkışlayalım. Sonra ona yolu polisler açtı. Arkadaş bayram olur, polis çalışır. Sokağa çıkmak yasak olur, polis çalışır. Maçta polis çalışır. Mitingde polis çalışır. Her şeyde polis çalışır. Ama bir tek onun fazla mesaisi çalışmaz. Zamma gelince polisi unuturlar. Dünya kadar meslekten; öğretmen, İktisat Fakültesi mezunu, Spor Okulu mezunu, hepsi bu milletin evladı. Gün gelince de gençlerle polisi karşı karşıya getiriyorlar. İki taraf da gözümüzün bebeği. Polisimizi yürekten bir alkışlayalım. Polise, askere, jandarmaya, infaz koruma memurlarına ve bu ülkede kamu görevi yapan herkese yürekten minnet duyuyoruz. Bu iktidar geldi, hepinizi perişan etti. Hepinize sahip çıkmak boynumuzun borcudur. Söz veriyoruz hepinize.”
“ŞİMDİ DE MADEN İÇİN KIRŞEHİR’E DADANMIŞ”
“Şimdi bu Kırşehir’in bir derdi daha var. O da aşağıdan da seslendi. Belediye Başkanım hem geçen gün geldi anlattı, hem bugün ben çağırdım, tekrar konuştuk. Burada büyük bir sorun var. Dört yanını madenlerle sarmışlar. Koza Altın burada, Cengiz burada, Rönesans burada. Maşallah, maşallah… Bu Beşli Çete denen 40 Haramiler’in de Kırşehir’de büyük itibarı var hakikaten. Adınızı duyunca millet deliye dönüyor, ne yaptıysanız? Şimdi her tarafı sarmışlar. Bir de bizim Somalı madenciler vardı. İki asgari ücret verecek, fazla mesaiyi ona sayıyor. Her türlü hakkını ona sayıyor. Çocukları perişan ediyor. Yalınayak yürüdüler ya Ankara’ya kadar, gördünüz değil mi? Gittiler; yerlerde yattılar, parklarda yattılar. Onların hakkını vermeyen bir Fernas vardı, Fernas. Neymiş? Ferhat Nasıroğlu, AK Parti’nin Milletvekili. O dadanmış şimdi Kırşehir’e. Şimdi bu Fernas’la birlikte Demir Export ortaklık yaptılar. Kırşehir’e gelmişler. Başkan ve İl Başkanı, Milletvekili bütün bu sorunları dile getirdiler. Ama buradan bir kez daha söylemek, sizin bildiğiniz Türkiye’ye duyurmak çok önemli. Şimdi bunlar 8 bin futbol sahası büyüklüğünde bir alanda altın arayacaklar. ÇED süreci devam ediyor. Yılda 37 milyon ton kazı yapmanın, 1,5 milyon kamyonun tur atmasının yılda 552 patlama… Toplam ne kadardı Başkanım sen bugün söyledin patlayıcı? 7 milyon ton patlayıcı… Kırşehir’in dibinde patlatacaklar. Tabii 17 yıl boyunca toplam yüzde 99’u mera vasfında bu arazinin ve 2 bin aile hayvancılık yapıyor. ‘2 bin aile hayvancılık yapiy, bunlar hiç acımiy’ diyor Başkan. Başkan o kadar çok anlattı ki ben de Kırşehirliler gibi konuşmaya başladım. Şimdi buna karşı Seyfe Gölü zaten kurudu, canlanma umudu kalmayacak. Göle gelen kuşlar, gölü bulamayıp gidip oradaki onların yapacağı suni göletlere, atık göletlerine konacak. Göçmen kuşlar da zarar görecek. Öyle olunca doğanın yanında olan, insanın, kurdun kuşun yanında olan, çevrenin yanında olan, sonuçta bu altının üstünde oturanlar bizleriz. Gelecekte biliyorsunuz bunlar devlet hakkı yüzde 2. Bir çizelge ile altında ortalama yüzde 15’i burada kalıyor, yüzde 85’i yurt dışına gidiyor. O yüzden AK Parti döneminde çıkan bu kanunlarla bu altınlar bu teknoloji ile çıkacağına Kırşehir bunun üstünde otursun, günü gelince yüksek teknoloji ile ihtiyaç olunca torunlarımız bu altınları kullanır. Kırşehir’in suyuna, kurduna, kuşuna, insanına; hepinizin sağlığına sonuna kadar sahip çıkmaya devam edeceğiz. Kırşehir; ‘Hak, hukuk, adalet’ diyor. Kırşehir’de yazın ortasında, akşamın bir vaktinde ayakta, omuz omuza bu koca meydanı dolduranlara, bu güzel eylemi yapanlara helal olsun. Hepinize yürekten helal olsun. Gençler ‘zıpla, zıpla’ yapıyor. Bunun da avukatları durmuyor, bu gençlere dava açıyor.”
“VATAN EVLATLARI, BAKAN EVLATLARINDAN HAKKINI ALACAK”
“Gençler niye kızıyor biliyor musunuz? Tarihin en büyük skandalıyla karşı karşıyayız. Bu meydanda dünya kadar diploması olan, işi olmayan genç var. Hepinizin ailesinde, yakınında bu çocuklar var. Bunlar önce FETÖ’cülere soruları defalarca çaldırdılar. 2010 yılında KPSS’yi iptal ettirdiler. Yahu 14 yaşında pırıl pırıl çocuklar. Onların girdiği LGS sınavına şaibe karıştırdılar. Sonra Tayyip Bey bu rezillikten kendini sıyırmak için vay efendim ‘İmam hatiplilere laf ettirmem.’ Yahu imam hatiplilere laf ettirmek değil, sen imam hatiplilerin geleceğini kararttın. 1 milyonun üzerinde genç var. Hepsi bizim evladımız. Ama öyle bir şey yaptı ki bütün imam hatiplileri sanki sorular çalınmış da o çocuklara verilmiş gibi. Diyelim ki adam AK Partili birinin evladı, kendi çalışsa ve başarsa da o da şaibe altında kaldı. Esas kötülüğü sen zaten bunlara yaptın. Sonra da tutup imam hatip edebiyatı yapıyorsun. Türkiye’de saflar imam hatipliler-olmayanlar diye ayrık değil. Türkiye’de saflar efendime söyleyeyim AK Partililer-CHP’liler diye değil. Türkiye’de safları şöyle ayırdınız: 40 Haramiler’in safları-40 milyon insanın safları. AK Parti’nin kara düzeni şudur: Bir tarafta yediği önünde yemediği arkasında, bir eli yağda bir eli balda bakan evlatları. Bir tarafta onları sırtında taşıyan vatan evlatları. Size söz veriyorum, AK Parti’nin kara düzeni bitecek. Bu ülkede mahkemede de adalet gelecek, vergide de adalet gelecek, tarımda da adalet gelecek, geçimde de adalet gelecek. Bu ülkede gerçek eşitlik olacak. Kısa çöp uzun çöpten, bu meydan uzun adamdan, vatan evlatları bakan evlatlarından hakkını alacak. Söz veriyorum.”
“ERDOĞAN, KUL HAKKI YİYENLERİ HİMAYE EDİYOR”
“En son suçu birbirlerine atıyorlar ve Bilgi Teknolojileri Kurumu e-imzaları çaldırmış, taklit ettirmiş. Böylelikle soru çalmaya gerek kalmamış. Sistemi komple çalmışlar, isteyene direkt diplomayı yazmışlar. Okula gitmeden, üniversitenin kapısından girmeden, böyle dirsek çürütmeden, emek vermeden yemek yemeye başlamışlar. Bu milletin diplomalı evlatları işsiz gezerken yandaşına diploma basanlara yazıklar olsun. Tayyip Erdoğan, bu ülkede kul hakkı yiyenleri himaye etmektedir. Haksızlık yapanları, rüşvetle diploma dağıtanları, o diplomayla yükselenleri kayırmakta, onları kollamakta, kara düzene sahip çıkmaktadır. AK Parti’nin kara düzenini alaşağı edeceğiz. Bu Erdoğan, Ekrem Başkan’ın 31 yıl önce alnının teriyle aldığı diplomayı sırf kendisine rakip olacak, seçimde onu yenecek diye iptal ettirdi ya. Şimdi o diplomaya o saldırınca gençler de Erdoğan’ın olmayan diplomasını soruyorlar. Diyorlar ki ‘Diplomasız Erdoğan…’ Gençler, bu diplomasızı ilk seçimde göndermeye, diplomasını elinden aldıklarını getirip, Cumhurbaşkanı yapmaya hazır mıyız? Şimdi o sizi Silivri’de izliyor. Böyle büyük meydanlarda, büyük kalabalıklar olunca bizim bir tane de drone var, şurada uçuyor. Işıkları yakıyoruz hem bütün arkadaşlarımız için. Ama onlar diyor ki ‘Filistin’deki günahsızlar için yakın ışıkları.’ Işıkları yakıyoruz ve bir lokma haram yemeyen, cana kıymayan yiğitler için, aslanlar için söylüyoruz; Yiğidim Aslanım’ı. Buyurun. Bu şarkıyı Volkan Konak’tan çaldık, Allah gani gani rahmet eylesin. Tabii Zülfü Livaneli’nin, Zülfü Abi’nin şarkısı ona da selam olsun yürekten. Mehmet Murat Çalık Maçkalı, Volkan Konak Maçkalı. Mehmet Murat Çalık için, hasta bütün tutuklu ve hükümlüler için, cezaevlerinde yok yere siyasi sebeplerle, bu iktidarı rahatsız ettiği için yatan herkes için çaldık. Bu ülkenin özgür yarınlara kavuşması için en büyük güvencemiz, en büyük koro oldu. Kırşehir’de hep birlikte söyledik. Hepinize yürekten teşekkür ediyorum. “
“PABUCUMUN TİKTOK’ÇUSU HAKAN”
“Ekrem Başkan bu şarkıyı ‘Işıklar Filistin için yansın’ dedi. Filistin için yaktık. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak durduğumuz yerdeyiz. Ama bu iktidar, yıllarca Filistin davasını kendi davası olarak söyleyen bu iktidar, ki bu iktidarın geldiği kökler, rahmetli Erbakan, oğlunun partisiyle ya da Saadet Partisi’yle, hem Yeniden Refah’la, hem Saadet’le, birlikte Filistin mitingi yapıyoruz. Bir noktada Filistin için buluşuyoruz ama oralarda AK Parti’yi göremiyoruz. Bana diyor ki Tayyip Erdoğan, ‘Filistin hassasiyetimi sorgulayamazsın.’ Olmayan şeyi nasıl sorgulayacağım? Sende Filistin hassasiyeti yok, Trump hassasiyeti, Trump korkusu var. Hem bu Erdoğan hem de bunun Dışişleri Bakanı TikTok’çu Hakan. Tanıyor musunuz? TikTok’çu Hakan. İsrail Filistin’in canına okudu. Bunlarda tık yok. Trump Netanyahu’ya gaz veriyor, tık yok. ‘Gazze’yi otel yapacağım, kumarhane yapacağım.’ Tık yok. ‘Filistinlileri Gazze’den süreceğim, beş ülkeye dağıtacağım.’ Tık yok. Ama sabah akşam TikTok. Neden? Erdoğan’dan sonra Cumhurbaşkanı olacak TikTok’çu Hakan. TikTok’çu Hakan’a söylüyorum: Kendi döneminde MİT’in bütün verilerini çaldırandan, devletin bütün bilgilerini çaldırandan, tüm vatandaşın T.C. numaralarını çaldırandan, ‘Sıkışınca Suriye’ye geçeriz, iki bomba Türkiye’ye atar savaş çıkarırız’ diyen adamdan Cumhurbaşkanı olmaz. Hadi oradan papucumun TikTok’çusu. Papucumuzun TikTok’çusu Hakan. Senden asla ve asla bu memlekete Dışişleri Bakanı da olmaz, bu memlekete Erdoğan’dan sonra senden hiçbir şey olmaz. Bu millet Erdoğan’ı nasıl götüreceğini, yerine nasıl bir Cumhurbaşkanı getireceğini biliyor. Erdoğan gibi Atatürk’e, silah arkadaşlarına, Cumhuriyet’in kurucu kadrolarına minnet değil husumet duyanlarla değil; onun gibi bu köylüye, bu çiftçiye ‘Al ananı da git’ diyenlerle değil; ‘Çiftçi milletin efendisidir’ diyecek bir Cumhurbaşkanını bekliyoruz.”
“ERDOĞAN FAKİRİ SEVMEZ, ZENGİNİ SEVER”
“Değerli Kırşehirliler, Erdoğan sizi seviyor mu? Niye sevmiyor biliyor musunuz? Fakirsiniz, fakir. Erdoğan fakiri sevmez. Erdoğan zengin sever. Erdoğan zengini destekler. Fakiri, yoksulu, emekliyi, emekçiyi asla desteklemez. Bakın açıkça söyleyelim: Emekliler bir el kaldırsın. Erdoğan geldiğinde bu emeklilerin en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. Şimdi 2 çeyrek alıyor. 16 bin lira kaç çeyrek alır, 2. Eskiden 8 alıyordu. Asgari ücretliler bir el kaldırsın. Erdoğan geldiğinde asgari ücret 7 çeyrek altın alıyordu, bugünkü parayla 50 bin lira. Bugün Erdoğan size veriyor, 22 bin lira. O yüzden diyorum Erdoğan fakir sevmez. Zengin sever. Erdoğan emekliyi, asgari ücretliyi, memuru, esnafı, çiftçiyi sevmez. Ama onların hepsinin adı halktır. O halka sahip çıkacak olan halkın partisidir, Cumhuriyet Halk Partisi’dir.”
“ERDOĞAN’IN ÖNCELİĞİ YÜZDE 20’LİK ZENGİN TABAKADIR”
“Şimdi Türkiye’yi getirdiği duruma bakalım. En zengin yüzde 20, Türkiye’deki varlıkların yüzde 90’ını alıyor. Geriye kalan yüzde 80, hepimiz sadece yüzde 10’u. Bir tarafta yüzde 90’ı alan bir azınlık. Bir tarafta yüzde 10’a razı edilen devasa bir çoğunluk var. Onun için siyaset lafla yapılır, sözle yapılır. Ama ilkeyle yapılır. Siyaset öncelik belirleme işidir. Erdoğan’ın önceliği yüzde 20’lik zengin tabakadır. Beşli Çete’dir. 40 Haramiler’dir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin önceliği sizsiniz. Yoksullaştırılan orta direktir. Emeklidir. Asgari ücretlidir, esnaftır, çiftçidir, hayvancılıkla uğraşanlardır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin önceliği bizatihi Kırşehir’dir. Çiftçi kurtulmadan işçi, işçi kurtulmadan emekli, polis kurtulmadan öğrenci, öğrenci kurtulmadan esnaf kurtulamaz. Çünkü kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.”
“HASAR KARŞILAMAYA PARA YOK AMA FAİZE, DARBEYE VAR”
“Bu iktidar, sözde faize karşı. Ama faiz onlara kürsüde haram, bütçede helal. 6 ayda faize 1,1 trilyon lira para ödediler. Hani övünüyorlar ya ‘Avrasya Tüneli yaptık’ diye. 23 yılda bir tane Avrasya Tüneli yaptılar. 6 ayda 22 Avrasya Tüneli parasını faizcilere verdiler. 23 yılda bir tane Osmangazi Köprüsü yaptılar ama bu sene 6 ayda 18 tane Osmangazi Köprüsü’nü faize verdiler. Emekliye gelince para yok, asgari ücrete yok. Memura yok. Çiftçiye yok. Don oluyor, hasar karşılamaya para yok. Şap oluyor, mücadeleye para yok. Ama faizce gelince paraları çok. Bunun için bu 19 Mart darbesinden sonra yani Ekrem Başkan’ı Cumhurbaşkanlığından edebilmek için harcadıkları parayla bugün Türkiye’de emekliye lazım paranın 150 katı oraya gitti. Asgari ücrete lazım paranın 120 katı oraya gitti. Şundan herkes emin olsun. Siyaset öncelik belirleme işi. Erdoğan parayı darbeye harcıyor. Ama o darbe sonuç vermeyecek, Ekrem İmamoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi gelecek. Hepinizin yüzü gülecek. Söz veriyoruz. Buradan 19 Mart darbesinden 2 gün sonra Erdoğan demişti ki ‘Bir ay sonra birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar.’ Bugün burada 46’ncı buluşmadayız. 149 gün geçti. 30 gün sonra hiçbirimiz kalmayacaktık. Biz birbirimizin yüzüne bakamayacaktık. Güya arkadaşlarımız ailelerinin gözüne bakamayacaklardı. Ama bugün insan içine çıkamayan, sokakta dolaşamayan, pazara çıkamayan ve sizin aranıza karışamayanlar var. Sorayım, Erdoğan, AK Partililer Kırşehir’e gelirler mi? Pazara çıkabilirler mi? Esnafın arasına girip hatır sorabilirler mi? Çünkü biz haklıyız ve buradan, Kırşehir’den Türkiye’nin gözünün içine baka baka söylüyorum. Arkadaşlarımız masumdur. Onlara atılanlar iftiradır. Amaç; bir sonraki Cumhurbaşkanı’na, bir sonraki iktidara darbe yapmaktır. Bunun için Türkiye’nin gözünün içine baka baka söylüyorum: Ahlaki üstünlük bizdedir. Psikolojik üstünlük bizdedir. Çoğunluk enerjisi bizdedir. Biz kazanacağız, biz kazanacağız.”
“AK TOROSLAR ÇETESİNİN FOYASI ÇIKTI”
“Bu 19 Mart darbecileri maalesef önce Meşe, Ladin, Çınar diye üç tane odun buldular. Güya bunlar gizli tanık. Bunların yalanlarını hiçbir şeyle ilişkilendiremediler, bu sefer iftiraya giriştiler. Herkesi topluyorlar, çoluğu-çocuğuyla tehdit ediyorlar. ‘Buna imza at’ diyorlar. Atanı salıyorlar, atmayanın eşini de çocuğunu da içeri alıyorlar. Böyle haksızlıklarla bir büyük mücadele verirken, en sonunda iki – üç gündür çoktandır söylenen, hepimizin bildiği, bize beyaz Toros gösterip meydan okuyan AK Toroslar çetesinin foyası ortaya çıktı. Dün AK Parti’nin kuruluş yıldönümüydü, malum pislik paçalarından aktı. Öyle bir noktaya geldi ki artık gerçekleri gizleyemediler. Birbirlerine düştüler. Birbirlerini satmaya başladılar. Birbirleriyle kavgaya başladılar. Ama Adalet Bakanı, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun Başkanı diyor ki ‘Olanlar avukatla müvekkil arasında. Bize ne?’ Be hey Allah’ın adamı, biraz insaf, biraz vicdan. Kişi çıkıyor, diyor ki Yener Toruner, ‘Mehmet Yıldırım diye bir avukat geldi. Dedi ki ‘Savcı yakın arkadaşım.’ Yanımdan savcıyı aradı, sesini bana duyurttu. Dedi ki ‘Gideceğiz, şöyle bir ifade vereceksin. Eğer böyle, böyle yaparsan tutuklanmayacaksın. Dediğim gibi ifade vermezsen içeri gireceksin.’ Doğrusunu söyledim, içeri girdim. Geldi yanıma, bana bir dizi iftira ve dünya kadar para istedi. Ben bunun olamayacağını söyledim. Bu sefer beni evladımla tehdit etti. Dedi ki ‘Genç oğlun var, onu da içeri alırlar. Beni dinlersen, dediğimi yaparsan, yeterince parayı verirsen çıkarsın. Yoksa içeride yatarsın.’”
“TOPUĞU BIRAK, TÜRK SİYASET TARİHİNİN EN BÜYÜK TABANSIZLIĞI”
“Şimdi biz bunun bütün kayıtlarını dökmüşüz, HSK’ya vermişiz. Daha üç hafta öncesinde de kadınlara ‘Ya iftira at, ya içeride kal. Ya da git evladına kavuş’ diyenleri, bunu kabul etmeyenleri Türkiye’nin dört bir tarafındaki 50 kişilik koğuşlarda 70 kişinin yattığı yerlere sürenleri şikâyet ettik. Üç haftalık dilekçe, cevap yok. Geçen haftaki dilekçe, cevap yok. Madem öyle onu söyleyelim. Bu AK Toroslar çetesi bunları yapıyor, yapıyor, yapıyor. Yetmezmiş gibi madem dediniz, söyleyelim. Pazartesi günü gideceğiz orada söyleyeceğiz ama. Bir tane müteahhit var. 380 tane ihale olmuş, 300’ü AK Parti’den. AK Partililere dokunmuyorlar. 80’i CHP’den. CHP’de dışarıda adam koymuyorlar. Oysa yolsuzluk var mı, hırsızlık var mı, bir tane kanıt yok. Ama bir iftira var. Aydın Büyükşehir Belediyesi de bununla en çok çalışan belediye. Ona demişler ki ‘Aha dosya bu kadar.’ Biz dedik ki ‘Çalmadıysan, çırpmadıysan, bu işlere karışmadıysan korkma. Kaya gibi arkandayız.’ Herkese dedi ki ‘Ben 7 metrekare yerde, 10 metrekare yerde nasıl yatarım?’ Dedik ki ‘Yatan nasıl yatıyorsa namusunla öyle yatarsın. Ama bunlara boyun eğmezsin.’ Maalesef buna dediler ki ‘Ya AK Parti‘ye katılırsın ya hapse tıkılırsın. Ya AK Parti’ye katıl, yasa Silivri’ye tıkıl.’ Bir de tabii bunun karşılığında maalesef bizim en gurur duyduğumuz kadın belediye başkanlarımız, 38 tane birbirinden mert, birbirinden cesur belediye başkanım var, kadın belediye başkanım. Ama bunlardan birine kocasının, babasının, erkeklerin baskısıyla. Firmaları zordaymış, ‘AK Parti’ye geçersek orayı kurtarırız’ diyerek Aydın’ın iradesine ve bir firmaya, düşünün ki memleketi düşünün. Parti değiştiriyor, firmanın hisseleri borsada yükseliyor. Memlekete bak. AK Parti’ye teslim olursa firmaya destek geleceğini bilenler, firmanın kâğıtlarını alıyorlar, firma tarihi bir çıkış yaşıyor. Şunu söyleyeyim. O çıkışı da o firmaya yapılacak bundan sonraki destekleri de bu Türkiye siyaset tarihinin topuğu bırak en büyük tabansızlığını da bunların yanına bırakırsak namerdiz. Hepsini geri alacağız, hepsinden hesap soracağız.”
“MÜFETTİŞ GÖREVLENDİRECEĞİNE, YENİ OPERASYONLAR YAPTIRIYOR”
“Şunu söyleyeyim, sonra çok güzel bir kısımla hep birlikte bitiririz. Birkaç husus var. Dün ortaya çıkan konu şudur. Bir başkası, bu sefer adı Murat Kapki. Tayyip Erdoğan Erdoğan’ın elinden ödüller alan, AK Parti döneminde bolca çalışan, daha önce de 2-3 kere iftiraya yeltenmiş ama ‘At’ dedikleri kadar iftira atmadığı için dışarı bırakılmamış birisini bu sefer AK Partili biri ziyaret ediyor. Mücahit Birinci’yi biliyor musunuz? Mücahit Birinci’yi? Onun Tayyip Bey’in sarayında fink atan, AK Parti’de fink atan, akşam televizyonlarda ona buna iftira atan, altında pahalı Mercedes’lerle pahalı arabalarla dolaşan… Dört bir tarafa dağıtılmışları savcılar adına, bakın şikâyetçisin avukat tutarsın. Bir suça muhatapsın, avukat tutarsın. Dünyada bir tek Türkiye’de bu AK Torosçu savcılar kendine avukat tutmuş. Yolluyor, gizli belgeleri gösteriyorlar. ‘Savcı Bey yakınım.’ Yolluyor, ‘Benim dediğim gibi iftira at çıkartayım.’ Bu Mücahit Birinci denen adam gidiyor ve diyor ki, ‘Şunu söyleyeceksin: CHP kurultayına para verdim.’ Adam diyor ‘Vermedim, yalan.’ ‘Şunu diyeceksin: Ekrem İmamoğlu’na para verdim.’ Diyor ki ‘Nasıl ya vereceğim, nasıl ispatlayacağım, yalan. Diyor ki Bunlar gazetecileri satın aldı diyeceksin. Diyor ki yapamam, yalan.’ Diyor ki ‘Bunlar gazetecileri satın aldı diyeceksin.’ Diyor ki, ‘Yapamam, yalan.’ ‘Bunun üstüne bir de 2 milyon dolar para vereceksin. Savcı Bey seni bir hafta sonra salıverecek.’ Bunun şikâyetini HSK’ya yapıyoruz, ama memleketin Adalet Bakanı ‘Bizimle ne alakası var?’ diyor. Gidip de bir müfettiş görevlendireceğine, bu savcılara soruşturacağına, bu AK Toroslar çetesini dağıtıp yerine bu ülkenin kıymetli savcılarından atama yapacağına, bu çeteye yeni operasyonlar yaptırıyorlar. Bu sabahleyin daha önce 2-3 kere serbest bırakılma teklifiyle, iftiralar atan birisinin iftiralarına dayanarak ve daha birçok iftirayla öyle bir iş yaptılar ki… Bizim biricik kardeşimiz Beyoğlu Belediye Başkanımız İnan Güney’imize operasyon yaptılar. Şimdi size İnan’ı anlatayım, Kırşehirliler. Bir; İnan’ın belediyesi Beyoğlu Belediyesi, Türkiye’nin en eski belediyesi. İstanbul 14’e bölünmüş, birincisi İnan’ın Beyoğlu Belediyesi. Adını Altıncı Daire koyuyorlar. Çünkü Paris’in en prestijli yeri Altıncı Saire diye, Altıncı Daire koyuyorlar. İnan’ın dedesi Beyoğlu Belediyesi’nde süpürgeci. Yıllarca Beyoğlu’nu süpüren bir emekçi. İnanın babası Beyoğlu Belediyesi’nde şoför. İnan Beyoğlu’nda dedesinin çöpçülük yaptığı, babasının şoförlük yaptığı Beyoğlu Belediyesi’nin garajında büyüyor. O imkânlarla okuyor. Kafaya koyuyor, partimizde ilçe başkanı oluyor. Yerel yönetimler yüksek lisansı yapıyor. Yıllar sonra bu belediyeyi AK Parti’den alıyor. Şimdi kafayı İnan’a takmışlar. Niye? Belediyede mecliste denge var. İki kişi taraf değiştirse ya da içeri atılmaya kalksa belediye AK Parti‘ye geçecek. Sırf oylarıyla alamadıkları Aydın’da yaptıkları gibi bir hile ve desiseyi bu sefer Beyoğlu’nda yargı eliyle yapmak için İnan’ımıza saldırdılar. Buradan Partinin Genel Başkanı olarak söylüyorum. Yapılan bu operasyon bir yandan barışımıza, birbirimize, kardeşliğimize, umudumuza yapılan saldırıdır. Bir yandan Sayın Bahçeli’nin ‘Artık bu operasyonlar bitsin, hızla yargılamalar olsun. Türkiye’nin gündeminden bu davalar düşsün, Türkiye’yi meşgul etmesin’ demesine karşı bir meydan okumadır. Bu dava Türkiye’nin birliğine, beraberliğine, İstanbul’un, Beyoğlu’nun iradesine, bu davadaki operasyon AK Toroslar çetesi eliyle Türkiye’nin huzuruna yapılmış bir operasyondur. Ve ilk günkü gibi, nasıl 149 gece önce biz ‘Bu darbeye teslim olmayacağız’ deyip, yedi gün-yedi gece Saraçhane’de nasıl dirsek, 149 gün sonra, beş ay sonra aynı kararlılık, aynı inançla Kırşehir Meydanı’ndan sesleniyorum ki: Arkadaşlarımız masumdur, AK Parti bükemediği bileği kırmaya çalışmaktadır. Tayyip Bey bu bilek Özgür Özel’in değil, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin bileğidir. Yıkamayacaksın, bükemeyeceksin. Kırsan bile bizi asla yenemeyeceksin. Ant olsun, ant olsun, ant olsun.”
“BU ZULÜMDEN CANI YANANIN CANI OLACAĞIZ”
“Gençler diyor ki, ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz.’ Biz 150 yıldır bu topraklarda aydınlanmayı, demokrasiyi, Meclis’i, seçimi, sandığı savunanlarız. Ama günü geldiğinde de bu ülkeyi en iyi savunanlarız. Biliyorsunuz işgal kuvvetleri geldi, dayandı. Birilerinin çok sevdikleri onlara kırmızı halı serdiler. Birileri Yıldız Sarayı’nın arka kapısından Yunan, İngiliz zırhlısına botla kaçıp gittiler. O işgal kuvvetleri geldiğinde Kartal İslim botunun ucundan bunlara bakıp yanındaki yaverine, ‘Üzülme çocuk. Geldikleri gibi gidecekler’ diyen Gazi’nin partisiyiz biz. Buradan Kırşehir’e sesleniyorum. Üzülmeyin, geldikleri gibi gidecekler. Geldikleri gibi gidecekler. Kırşehirliler, sakın ha sakın bu iktidarı gözünüzde büyütmeyin. Bunlar devletin içine çöreklenen bir avuç çeteden ibarettir. Tüm kötülükler bunların son çırpınışlarıdır. Rakibini hapse atan güçsüzdür. Acizdir. Korkaktır. Baskıyla ayakta kalmaya çalışanlar sadece otokratlardır. Ve demokratlar sandık için gün sayarken, otokratlar zulümlerinin son günlerini yaşarlar. O yüzden asla korkmayalım, asla teslim olmayalım. Biz hep birlikte yürüyeceğiz, hep birlikte başaracağız. Ağlayan anaların gözünün yaşını birlikte durduracağız. Aç karınları birlikte doyuracağız. Pazara gidemeyeni pazara biz çıkaracağız. Kasaba gidemeyeni, kasaba biz götüreceğiz. İşe giremeyeni, işe biz sokacağız. Bu zulümden canı yananın canı olacağız, bağrımıza basacağız. Kutuplaştıran Erdoğan’a inat; kucaklaşmaya, şeytanlaştıranlara inat kardeşleşmeye, bir Kırşehir’i bütün olarak kucaklamaya, AK Partilisi, MHP’lisi, bütün garibanlara sahip çıkmaya, bütün yoksulları yeniden güçlendirmeye, orta direği zenginleştirmeye, gençlerin yüzünü güldürmeye geliyoruz. 100 yıl sonra bir kez daha bu ülkeyi kurtarmaya geliyoruz. Var mısınız? Var mısınız? Hep birlikte yürüyecek miyiz? Ekrem Başkan’la birlikte yürüyecek miyiz? Özgür Başkan’la birlikte yürüyecek misiniz? Cumhuriyet Halk Partisi ile birlikte yürüyecek misiniz? Haydi, o zaman. Yürüyelim arkadaşlar.”